Önyüklemeyi Kaldır

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Kararları

Ana Sayfa - İçtihatlar - Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/18817 Esas 2016/4378 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/18817 Esas 2016/4378 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/18817 Esas 2016/4378 Karar Sayılı İlamı

DAİRESİ : 17. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2015/18817

KARAR NO : 2016/4378

KARAR TARİHİ : 07.04.2016

17. Hukuk Dairesi         2015/18817 E.  ,  2016/4378 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacı vekili, müvekkili ile davalı ... arasında görülmekte olan müvekkili aleyhine açılan boşanma davasının reddedilip kararın kesinleştiğini, bu karar ile bağlanan nafakanın tahsili için icra takibi başlatıldığını, ancak davalı borçlu ile birlikte yaşayan diğer davalı ..."ün anlaşmalı olarak müvekkili ve çocuklarının alacaklarını semeresiz bırakmak amacıyla borçlu aleyhinde muvazaalı takip başlattığını, bu takipte borçlunun taşınmazlarına haciz konularak satışının istendiğini ileri sürerek ... İcra Müdürlüğünün 2010/1675 sayılı dosyasındaki muvazaalı takibin Borçlar Kanununun 18.maddesine göre iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı borçlu, diğer davalı ... ile 10 yıl birlikte yaşadıktan sonra ayrıldığını savunmuştur.
    Davalı 3.kişi ... vekili, müvekkili diğer davalı ..."nın 10 yıl birlikte yaşadığını, bu süre içinde müvekkilinin ..."nın bütün borçlarını ödediğini, ..."nın da buna karşılık dava konusu takiplerin dayanağı olan senetleri müvekkiline verdiğini muvazaanın bulunmadığını, müvekkilinin ..."dan iki yıl önce ayrılıp başka bir kişi ile evlendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, tasarrufun iptaline yönelik davalarda davacı tarafın mevcut veya kuvvetle muhtemel bir alacağının bulunmasının veya davalılar arasında gerçekte bulunmayan bir
    ilişkinin var gösterilmesinin gerektiği, davacı ve davalı ... arasında boşanma, tazminat veya nafaka talepli bir dava bulunmadığı, tarafların halen evli oldukları, davacı tarafından bildirilen muhtemel alacağın hiç ortaya çıkmama ihtimalinin de bulunduğu, davalılar arasındaki işlemin muvazaalı olduğunun da ispat edilemediği, dava konusu takip dosyalarında davacının taraf olmadığı bu nedenle de takibin iptalinin davacı tarafından istenemeyeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    Davacı, davalı eşi ile görülen boşanma davası sırasında hükmedilen nafaka alacağını ödememek amacıyla, borçlu eşi ile davalı 3.kişinin muvazaalı takip başlatarak, borçluya ait taşınmazlara muvazaalı olarak haciz konulduğunu ileri sürerek eldeki bu davayı açmıştır. Davacının bu davayı açmaktaki amacı, borçlu aleyhine yürütülen takip dosyasındaki alacağın tahsiline yönelik olarak, danışıklı (muvazaalı) olduğunu ileri sürdüğü hukuki işlemlerin kendisi yönünden geçersizliğini sağlamaktır. Yargılama sonunda davaya konu edilen icra takibinin danışıklı olduğunun kanıtlanması halinde davacı, bu takipte haczedilen maldan da alacağının tahsili için yararlanabilecektir.
    Bu yönüyle dava, Borçlar Kanununun 18.maddesinde düzenlenen danışık (muvazaa) iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Kural olarak üçüncü kişiler danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü, danışıklı bir hukuki işlem ile üçüncü kişilere zarar verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir.
    Ancak üçüncü kişilerin (somut olayda davacının) danışıklı işlem ile haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için, onların, danışıklı işlemde bulunandan (somut olayda davalı ..."dan) alacakları bulunmalı ve danışıklı işlem o alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunmalıdır.
    Mahkemece davacı ve davalı eşi arasında boşanma, tazminat veya nafaka talepli bir dava bulunmadığı, davalılar arasındaki işlemin muvazaalı olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyleki, davalı kocanın davacı eşi aleyhine açmış olduğu boşanma davasının reddine karar verilmiş olmakla birlikte bu dava sırasında davacı lehine tedbir nafakasına hükmedildiği, davacının bu alacağının tahsili amacıyla ... İcra Müdürlüğü"nün
    2003/352 sayılı dosyasında icra takibi başlattığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, davacı tarafından davalı aleyhine açılmış olan ziynetlerin iadesi davasında ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.07.2010 gün ve 2004/14-2010/607 sayılı kararıyla davacı lehine tazminata hükmedildiği ve bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek 31.01.2012 tarihinde kesinleştiği de sabittir. Davacının karşılanması gereken bir alacağı olduğu açıkça ortadadır.
    Davalılar arasındaki işlemlerin (icra takibinin) danışıklı olup olmadığı hususuna gelince;
    Davalı borçlu ... ile davalı 3.kişi ... arasında gayriresmi ilişki bulunduğu, davalıların birlikte yaşadıkları, bu nedenle davalı 3.kişinin borçlunun içinde bulunduğu durumu ve alacaklıların ızrar kasdını bilebilecek kişilerden olduğu, iptali istenilen, icra takibinin ise borcun doğum tarihinden sonra başlatıldığı anlaşıldığından davalılar arasındaki hukuki işlemlerin danışıklı olduğu kabul edilmelidir. Mahkemece davacının karşılanması gereken bir alacağının bulunduğu, davalılar arasındaki hukuki işlemlerin danışıklı olduğu gözetilmeden davanın kabulü ile danışıklı icra takibinin iptaline karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 07/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.