"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Mala zarar verme suçundan suça sürüklenen çocuklar ..., ..., ..., ... ve ..."in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 152/1-a, 31/2 ve 62/1. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve aynı Kanun’un 50/1-b ve 50/3. maddeleri gereğince suça sürüklenen çocuklara verilen cezaların kamunun uğradığı zararın tamamen tazmin ettirilmesine çevrilmesine dair ...Asliye Ceza Mahkemesinin 26.12.2007 tarihli ve 2006/265 esas, 2007/218 sayılı kararı ile ilgili olarak;
Dosya kapsamına göre;
1-...Kaymakamlığı...l İlköğretim Okulu Müdürlüğünün 04.12.2006 tarihli yazısına göre kamunun uğradığı zarar, kovuşturma aşamasında tazmin edilip giderildigi hâlde; suça sürüklenen çocuklara isnat edilen ve 152. maddesi kapsamında kalan mala zarar verme suçuna ilişkin verilen hürriyeti bağlayıcı cezalardan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun etkin pişmanlık başlığı altındaki 168/2. maddesine göre “etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir”, hükmüne aykırı şekilde indirim yapılmamasında,
2- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin 6. fıkrasının c bendine göre, “suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,” koşulunun yerine getirildiği ve somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin koşullar oluştuğu hâlde suça sürüklenen çocuklar hakkında verilen hapis cezalarının aynen tazmin cezasına çevrildiğinden bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesinde,
3- Kamunun uğradığı zarar tazmin edildiği hâlden suça sürüklenen çocuklar hakkında verilen hapis cezalarının kamunun uğradığı zararın tamamen tazmin ettirilmesine çevrilmesine karar verilerek hükümde çelişki oluşturulmasında, isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığının 02.12.2013 tarih ve 2013/17992/72796 sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.12.2013 tarih ve 2013/387823 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdi kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 14.12.2010 tarih, 2010/210 esas ve 2010/259 sayılı kararında da belirtildiği üzere; kanun yararına bozma yönteminin, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşılmasını sağlamak amacıyla, olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olarak CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlendiği, bu denetimin konusu maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklar olmakla birlikte gerek kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu, gerekse olağanüstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlı olup her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu olmadığı; dolayısıyla, bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerektiği,
Tebliğnamedeki (1) ve (3) nolu bozma talepleri bakımından;
Kamunun uğradığı zarar giderildiği halde bir kısım hükümlüler hakkında TCK’nın 168/2. maddesindeki etkin pişmanlık indiriminin uygulanmamasında ve tazmine rağmen hapis cezasının kamunun uğradığı zararın tamamen tazmin ettirilmesi tedbirine çevrilmesine karar verilerek hükümde çelişki oluşturulmasında isabet görülmediği belirtilmiş ise de; zararın soruşturma aşamasında tamamen giderilmiş bulunması nedeniyle infazı mümkün bir yaptırım bulunmadığından bu durumun sonucu değiştirmeyeceği, söz konusu hataların kanun yararına bozma yasa yoluyla incelenmesi hukuk alemine herhangi bir yenilik getirmeyeceği gibi bu yasa yolunun öngördüğü amaçlara erişme yönünde herhangi bir katkı da sağlamayacağından, bu hususların kanun yararına bozma yolu ile incelenemeyeceği,
Tebliğnamedeki (2) nolu bozma talebi bakımından;
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin hususun hakimin takdir sınırları içerisinde kaldığı, 14.11.1977 gün ve 3–2 sayılı içtihadı birleştirme kararı ve başta Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları olmak üzere yerleşik Yargıtay uygulamalarında da belirtildiği gibi, mahkemenin veya hakimin kanaat ve takdirine ait fiili sorunlara ilişkin olarak kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağı anlaşılmakla,
Tebliğnamedeki kanun yararına bozma taleplerinin REDDİNE, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.