"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Tefecilik yapma
Hüküm : TCK"nın 241/1, 53. maddesi gereğince mahkumiyet
Sanığın tefecilik yaptığı iddiasıyla açılan kamu davasında, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yüklenen suçtan doğrudan zarar gören ve 09.07.2012 havale tarihli dilekçe ile katılma talebinde bulunan Hazinenin katılma talebi hakkında bir karar verilmediği anlaşılmakla 5271 sayılı CMK"nın 237/2 maddesi uyarınca Hazinenin katılan, vekilinin de katılan vekili olarak kabulüne karar verilerek yapılan incelemede;
Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 26/04/2016 tarihli ve 2014/118 Esas, 2016/208 sayılı Kararında da belirtildiği üzere, tefecilik suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun topluma karşı suçlar bölümünde düzenlenmesi karşısında, bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı, diğer bir ifadeyle kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağı, bu bağlamda TCK"nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun kazanç elde etmek amacıyla borç para verilmesiyle oluşacağı, bunu meslek haline getirmenin suçun unsurları içerisinde yer almadığı, değişik zamanlarda ve/veya farklı kişilere karşı tefecilik eylemini zincirleme olarak işleyen sanık hakkında aynı Kanunun 43. maddesinin uygulanması gerektiği, zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günün suç tarihi olduğu, bu itibarla hukuki kesinti oluşturan iddianame tarihinden evvel sanık hakkında dava konusu olsun ya da olmasın tüm eylemlerin teselsülün içerisinde değerlendirilmesi, iddianame tarihinden sonraki eylemlerin ise gerçek içtima hükümleri ve varsa kendi içinde teselsül hükümleri değerlendirilmek suretiyle karara bağlanması icap ettiği nazara alındığında;
UYAP sisteminden yapılan sorgulamada; sanık hakkında tefecilik suçundan, bu dosya ile birlikte incelenen Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.06.2015 günlü ve 2014/179 Esas, 2015/228 sayılı Kararıyla sanık hakkında mahkumiyet kararı verildiği ve söz konusu kararın Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2018/3727 E.- 2020/355 K.sayılı kararıyla 04.02.2020 tarihinde kesinleştiği, sanık ... açısından suç tarihinin 2006-11.08.2009 arası olduğu, iddianame tarihinin 27.09.2010 olduğu; temyize konu bu kamu davasında ise, suç tarihinin 2005-2009 Haziran
arası, iddianame tarihinin 14.02.2012 olması ve ayrıca; sanığın hukuki kesinti bulunmayan eylemlerinin bir bütün halinde zincirleme tek tefecilik suçunu oluşturması ve sanığın suçtan zarar görenleri farklı olan söz konusu eylemleri hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunduğunun anlaşılması karşısında, mahsup hükümleri değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
1-Başka suçtan Burdur E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü bulunan ve duruşmadan vareste tutulma talebi bulunmayan sanığın, hükmün tefhim olunduğu duruşmaya bizzat veya SEGBİS yoluyla katılımı sağlanmadan yokluğunda mahkûmiyet hükmü kurulması suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 193. ve 196. maddelerine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması,
2-5237 sayılı TCK’nın 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca, BOZULMASINA, 17.09.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.